Yüzerken Terler Miyiz?

Terlemek sadece sıcak havalarda gerçekleşen bir olay değildir. Vücut eğer fazla yorulmuş veya çok hareket etmişse terleme olayı sürekli devam edebilir. Çevremizde yorucu işlerde çalışan kişilerin her mevsimde terlediği ise bunun kesin kanıtıdır. Bunun sebebi ise vücudumuzda hareketlerimizi sağlayan kaslardır. Kaslar aşırı çalıştırılması ile birden ısı artışı meydana gelmektedir. Bu ısı artışı ter olarak vücut tan atılır. Bu sayede vucüt içinde bozulan ısı dengesi yeniden sağlanmış olacaktır.Bu ısı dengesini sağlamak ise vücudumuz için oldukça kolay ve hızlı gerçekleşen bir aktivitedir. Hayvanlarda da görülen bu değişim sürekli olarak kendini yenilemekte ve faaliyetlerine devam etmektedir. Bir çok hayvan bu sayede uyum sağlamakta doğayla olan ilişkilerini güçlendirmektedir.
Peki severek yaptığımız yüzme faaliyetleri sırasında vücudumuzun en temel faaliyetlerinden biri olan terleme gerçekleşir mi? Yüzmek kas hareketlerinin en fazla yapıldığı faaliyetlerinden biridir. Bu spor yapılırken kas hareketleri artarken doğal olarak ta vücut yeninden ısı dengesini sağlamak için terlemek isteyecektir. Fakat yüzülen suyun sıcaklığı terleme faaliyetlerini denetleyen bir yapıya bürünmektedir.
Eğer su vücudumuzu serinletecek bir soğuklukta ise vücudumuz terlemeyecektir. Ancak uzun süre yapılan bu faaliyette suyun sıcaklığı bazen etkisiz kalabilir. Bu durumda kas o kadar ısınır ki vücut bu değişikliğe karşı suyun soğukluğu bir etki etmez. Vücudumuz bu durumda normal bir şekilde terleme faaliyelerine devam edebilmettedir.
Sizde yüzdüğünüz anlarda terlediğiniz görüp bu merakınıza bir son verebilirsiniz.

Buzdan Neden Buhar Çıkar?

Havada bulunan su buharları soğuk herhangi bir cisimle temas ettiğinde yoğunlaşır. Yoğunlaşma sonucunda ise bu temas eden su buharı sıvı hale geçebilir. Sıvı hale geçene su buharlarından su damlaları oluşabilir. Su damlası haline gelmeyen su buharları ise aynı hava gibi ışığı geçirmekte ve saydam olarak bulunmaktadır. Bunun sonucunda ise ışığı kırmadan geçiren su buharını görme olasılığımız ise oldukça düşüktür. Fakat su damlası haline gelen bu taneleri ise görmemiz mümkündür.
Bunun nedeni ise su damlacıklarının havadan farklı bir kırıcılık indisinin bulunmasıdır. Bu farklı kırıcılık indisinden dolayı gelen ışık ışınları su damlacığına çarparak kırılmaktadır. Aynı zamanda su damlacıkları üzerinde bulunan yansımalarda bu olayı destekler niteliktedir. Damlanın yansıtıcı oluşu görünürlüğünü artırırken aynı zamanda bu olaya yeni bir boyut getirmektedir.


Bazen havada görmüş olduğumuz bulutlar bunun için önemli bir örnek teşkil edebilir. Bazen gökyüzünde değişik şekiller de bulunan bu bulutlar birden ortadan kaybolabilir. Su buharı halinde bulunan bu bulutların bir an içinde su damlacıklarına dönüşmesi ile görünmeye başlayan bulutlar havanın ısınması ile tekrar su buharı haline gelebilir. Bu durmda yazımızın en başında belirttiğimiz gibi su buharı ışığı aynen geçirir ve görünmez bir hal alır.
Buz üstündeki sıcak havayla teması eden su damlacıkları su buharı haline geçene kadar bu evrede gözle görülebilir bir hal alır. Bu sayede cisimlerin yüzünde buhar oluşuyormuş görüntüsü sağlanmış olmaktadır.

Bunları Biliyor Muydunuz ?

90'ların unutulmaz filmi Aslan Kral'da (Lion King) geçen "Hakuna Matata" sözü, Doğu Afrika dili olan Svahili'cede 'Her şey yolunda' demektir.

Neden Esneriz?

Esnemek insanların bazen en tatlı anları bazen de en sıkıntılı anlarında ortaya çıkabilir. Peki vücudumuzda olan bu fizyolojik olay sadece uyku öncesinde mi ortaya çıkmaktadır? Ya da gerçekleşen bu değişiklik vücudumuzda bulaşıcı olarak mı devam etmektedir?
Daha önceleri araştırma yapan bilim insanları esneme hakkında bir çok bilgiyi insanlık bilgisine sunmuştur. Bu bilgilere göre esneme vücutta uyku öncesi azalan oksijeni bir anda karşılamak için yapılan bir faaliyet olduğu saptamasında bulunulmuştur. Bu sayede vücuda bir anda n

ormal bir nefesin katlarınca hava girmiş olacak ve vücudumuzda oksijen ihtiyacı bir nebze olsun giderilmiş olacaktır. Fakat bu tanım tam anlamıyla esnemenin genel olarak işlevini ortaya çıkaramamıştır.
Hem burnumuzla hem de ağzımızla nefes almamızın mümkün olmaması ise esneme faaliyetini güçleştiren en önemli etkenlerdir. İnsanlar genellikle sabah saatlerinde esneme reaksiyonlarını yapmakta ve bazen süresi 8 saniyeyi bulan bu aktiviteyi gerçekleştirmektedir.
Sadece insanlarda görülmeyen bu faaliyetler bir çok hayvanda da görülmektedir. Yapılan araştırmalarda esneme faaliyetlerinde bulunan insan ve ya havyan gruplarının bu faaliyeti gerçeleştirme amaçları birbirinden oldukça farklıdır.
Hayvanlar esneme faaliyetlerini karşılaştıkları bir tehlike sonrasında veya karşılaşabileceklerini sandıkları bir tehlike öncesinde ortaya koymaktadırlar. İnsanlar ise bu faaliyetlerini vücutlarının en dirençsiz oldukları anlarında yapmaktadırlar. Bu sayede vücut yapacağı faaliyet öncesinde kendini sakinleştirir ve daha kolay bir şekilde olaya konsantre olabilir.
Esneme ayrıca bulaşıcıdır. Esneyen insanın yüz kaslarında meydana gelen bu değişim diğer insanlarında o anlık ilgisini çekerek esneme faaliyetinde bulunduğu bilim insanları tarafından iddia ediliyor.

Bunları Biliyor Muydunuz ?

Aslında biz insanlar zamanın 80 mili saniye gerisinde yaşamaktayız. (80 mili saniye beynin görüntüyü işleme süresidir)

Bunları Biliyor Muydunuz ?

Çin'de ingilizce konuşan insan sayısı Amerika'dan daha fazladır.

İlk İnsanların Boy Uzunlukları

Bazı bilim araştırmalarına göre fosillerden yola çıkılarak bulunan veriler ilk insanların boyları hakkında bize bazı beilgiler vermektedir. Bu araştırmanın bazı sonuçları ise şöyle;
Tarihimizden yaklaşık 7 Milyon yıl önce yaşayan insan gruplarında Boy: 1.20 metre Kilo: 25 Kg
Tarihimizden yaklaşık 4.4 Milyon yıl önce yaşayan insan gruplarında Boy: 1.10 metre
Tarihimizden yaklaşık 3.7 Milyon yıl önce yaşayan insan gruplarında Boy: 1.05 metre Kilo: 35-45 Kg
Tarihimizden yaklaşık 2.5 Milyon yıl önce yaşayan insan gruplarında Boy: 1.15-130 metre Kilo: 40 Kg
Tarihimizden yaklaşık 2 Milyon yıl önce yaşayan insan gruplarında Boy: 1.45 metre Kilo: 50 Kg
Tarihimizden yaklaşık 1.7 Milyon yıl önce yaşayan insan gruplarında Boy: 1.65 metre Kilo: 55 Kg
Tarihimizden yaklaşık 120 Bin yıl önce yaşayan insan gruplarından bugüne 1.70 metre yaklaşık 60 kilo civarlarındadır.

Bunları Biliyor Muydunuz ?

Günümüzde yaşayan bir insan hayatının ortalama 7 yılını ekrana bakarak geçiriyor.

Bunları Biliyor Muydunuz ?

Hamile bir kadının organlarında bir hasar meydana gelirse, fetüs kendini korumak için kök hücreler gönderip o organın iyileşmesini sağlar.

Bunları Biliyor Muydunuz ?

Sevgilinizin arkadaşları tarafından sevilmiyorsanız aldatılma ihtimaliniz daha fazladır.

Bunları Biliyor Muydunuz ?

Her gün ortalama 1 milyar insan (her 6 kişiden 1'i) aç uyumak zorunda kalıyor.

Bunları Biliyor Muydunuz ?

Land Rover ve Jaguar Hindistanlı bir ailenindir. (TATA Holding)

Bunları Biliyor Muydunuz ?

1994, Justin Bieber doğdu; doğumdan 1 ay sonra Kurt Cobain kafasına sıkarak intihar etti, 1995 Eazy-E ,1996 Tupac, 1997 Biggie öldü.

Bunları Biliyor Muydunuz ?

Mavi balinanın kalbi;

Bunları Biliyor Muydunuz ?

Alman destanlarında geçen Mare adlı cüce, insanlar uyurken üzerine oturmasıyla bilinir. Nightmare (kabus) kelimesi buradan türetilmiştir.

Bunları Biliyor Muydunuz ?

Son yediğiniz yemekteki enzimler, ölümünüzün 3 gününden itibaren sizi yemeye başlayacaktır.

Bunları Biliyor Muydunuz ?

Kediler başını bir objeye,masa ayaklarına veya sevdiği kişinin bedenine sürter.Bıraktıkları koku,o bölgenin kendilerine ait olduğunu anlatır.

Gözler Neden Fotoğraflarda Kırmızı Çıkar?

Gece flashla çekilen çoğu resimde gözlerimiz kırmızı bir renk alır. Peki bu renk nasıl meydana gelmektedir? Sabah flash ile çekilen fotoğraflarda neden kırmızı renk oluşmamaktadır? Gözümüz iç içe birleşmiş 3 farklı tabakadan oluşmuştur. 1. tabakada gözümüzü koruyan göz akı bulunmaktadır. İkinci tabaka kan damarlarından meydana gelen ve ortasında göz bebeğinin bulunduğu tabakadır. Bu damarların en büyük görevi ise çok ışıkta gerilerek göz bebeğinin küçülmesini sağlamaktır. Yine aynı şekilde az ışıkta göz bebeklerinin büyümesini ve daha kolay ışık almasını sağlamaktadır. Üçüncü tabakada ise retina yani ışığa oldukça duyarlı kılcal damarların bulunmaktadır.
Köpek kedi gibi hayvanların retina tabakasında ayna görevi yapan bir yansıtıcı vardır. Karanlıkta ışık veya flash gibi ışınlar tutulduğunda bu aynada yansıyan ışınlar bu havyanların gözlerinin parlak olmasına neden olur. İnsanlarda ise böyle bir sistem mevcut değildir.
Fotoğraf makinesindan çıkan flash ışınları çok ani ve hızlıdır bu sürede gerilip tekrar eski haline gelemeyen retina tabakası kılcal damarların görüntüsünü yansıtmaktadır. Bunun sonucunda ise fotoğrafta insanların gözü kırmızı olarak belirmektedir.

Devekuşları Başlarını Neden Kuma Gömerler?

Kaynağı tam olarak bilinmeyen bir inanca göre devekuşu gelen saldırılara karşı korunmak için başını toprağa gömdüğü iddia edilmektedir. Fakat uzun süre süren araştırmalar deve

kuşlarının bu kadar aptal olmadıklarını defalarca ortaya koymaktadır. Aslına başlarını tam anlamıyla kuma gömmezler sadece yanlış gözlemler ile deve kuşlarının başlarını toprağa gömdüğü sanılmaktadır.
Yapılan araştırmalar sonucunda deve kuşları başlarını bir çok nedenden dolayı toprağa gömmektedirler. Bunların başında yiyecek ihtiyaçlarını karşılamak gelmektedir. Boyunları uzun olan bu kuşların yer ile teması sırasında etrafı tehlikelere karşı koruduğu ise kesindir. Bir diğer araştırma sonucu ise deve kuşlarının gelen tehlikeleri yere kulağını dayayarak duyma çabasıdır. Bunun sonucunda duyulan farklı bir ses ile devekuşu ortamdan çok hızlı bir şekilde uzaklaşabilmektedir.
Bazı araştırmacılar ise deve kuşlarının o anda yavrularını saklamak için kuyular açmaya çalıştığı kanısına varmışlardır. Fakat deve kuşları vücut  ölçüleri ile ormanların ürkütücü hayvanları arasında yerini alabilmektedir. 100-150 kiloluk ve üç metrelik boyları ile bir çok canlı ile mücadele edebilmektedirler. Özellikle tehlike anında 50 kilometre hız ile kaçabilen devekuşları çok hızlı ve seri tekmeler atarak tehlile anında düşmanlarını caydırabilir.

Bunları Biliyor Muydunuz ?

Tehlike anında beraber olduğunuz insana aşık olma ihtimaliniz 2 kat daha fazladır.

Atların Neden Gözleri Kapatılır?

Bazı olaylara at gözlüğü ile bakmak tabirini sürekli kullanmaktayız. Bakış açısının tek taraflı olduğunu vurguladığımız  bu tabir aslında atların hayatlarını daha rahat sürdürebilmeleri için oldukça fazla gerekli bir yapıdır. Takılan bu gözlük yapı itibariyle tam olarak bir gözlüğe benzemez. Bu gözlükler atların görüş alanını büyütmek için değil görüş alanını daha da daraltmak için üretilmiş araçlardır.
Atlar tarihini tam olarak bilmediğimiz yıllarda evcilleştirilmiş ve insanların savaşlarda, seyahatlerinde sürekli yanlarında olduğu bir hayvan olarak hafızamızda yer etmiştir. Yabani soyun tam olarak nerede bittiği bilinmeyen bu hayvan tarihte en erken evcilleştirilen hayvanlar arasında da yerini almıştır.
Canlılar gözleri ile algıladıkları nesneleri üç aşamada yorumlayabilmektedirler. Bu aşamalar biçim renk ve mesafeden oluşmaktadır. Özellikle otobur hayvanlar için bu 3 aşama hayati önem taşımakta ve yaşamını sürdürebilmek için dikkat edilmesi gereken bir ayrıntı olmuştur.
Atlarda ise gözler hem arkayı hemde önü görmeyi sağlamaktadır. Oldukça geniş olan bu açı bazen 3 aşamayı doğru algılayabilmesi için olumsuz etkiler yaratabilmektedir. Daha küçük ve zararsız cisimleri büyük bir tehdit gibi algılayan atlar bunun sonucunda daha fazla tepki verebilir.
Bu gibi doğabilecek olumsuzlukların önüne geçmek için atların görüş alanlarını azaltacak at gözlükleri üretilmeye başlamıştır. Bu sayede yarış atları ve normal atlar çevresinden fazla etkilenmeden bir çok faaliyeti gerçekleştirebilir.

Yalan Söyleyenlerin Ortak Özellikleri Nedir?

Hollandalı psikolog Aldert Vrij, ekibiyle birlikte “iyi bir yalancı”da ne gibi özellikler bulunduğunu araştırdı. Başarılı yalancıların 18 ortak özelliğe sahip olduğunu ortaya çıkartan Vrij ve ekibi, bu özelliklere sahip olan kişilerin en iddialı sorgucuyu bile terleteceğini belirtiyor.
Davranışları manipülatiftir (yönlendirme yeteneğine sahiptirler):
Makyavelciler pragmatik yalancılar olup, hiçbir şeyden korkmazlar ve endişe duymazlar. Bunların sürekli dolap çevirdiklerini ve planlarını çok akıllıca kurguladıklarını belirten Vrij şöyle konuşuyor:“Konuşurken sizi etkileri altına almaya çalışırlar. Ancak bunu yaparken son derece rahattırlar ve özgüvenleri tamdır.
Doğrudan çok fazla uzaklaşmamaya çalışırlar:
“Doğruyu büken” yalanlar, 180 derecelik yalanlardan genellikle daha inandırıcıdır ve daha az bilişsel çaba gerektirir. İyi yalancılar bu hassas ayara dikkat ederler.
Zekâ önemlidir:
Zekâ yalancının üzerine binen “bilişsel yükü” kaldırmasında çok büyük kolaylık sağlar. Yalan söyleyen bir kişi, söylediği yalanın yarattığı içinden çıkılması zor durumlardan zekâsı ile yara almadan kurtulur.
Hızlı düşünme yeteneği:
Duraksamalar ve “hımmm”, “ıııı” gibi dolgular, dinleyicilerde kandırılıyormuş kuşkusunu doğurur. Dolayısıyla hızlı düşünen ve tek ayağı üzerinde yalan kıvırabilen yalancılar makbuldür.
Acil durumlar için ilginç ve orijinal düşünceler:
Kılı kırk yaran bir yalancı bile beklenmedik bir soru veya durumla karşılaşırsa afallayabilir. Bu gibi durumlarda cebinizde her koşula uyabilecek orijinal ve ilginç düşünceleriniz bulunmalı.
Bilgiyi tutumlu kullanırlar:
Yalancılar, kendilerine sorulan soruları yanıtlarken minimum bilgi verirler. Böylece ayrıntılarla ilgili soru sorulmasını engellemiş olurlar.
Doğrulanması mümkün olmayan yanıtlar:
Bilgiyi gizlemek (“Gerçekten hatırlamıyorum”, “ Şu anda aklıma gelmiyor” vb..) bazen o anda uydurulmuş bir yalana tercih edilebilir, çünkü onaylama gereksinimi ortadan kalkar.
Hazırlıklıdırlar:
Her soruya hazır bir yanıtları olduğu için tereddüde yer bırakmazlar. İnsanlar hızlı yanıtların doğru olduğuna inanır.
İyi hatiptirler:
Etkili konuşma yeteneğine sahip olan yalancılar, sözcüklerle oynayarak dinleyicilerin kafasını karıştırırlar. Sorulara verdikleri yanıtların, soru ile ilgisi olmadığı için dinleyici ne sorduğunu bile hatırlayamaz.
Duygusal kamuflaj:
Yalancılar gerçek duygularını maskelemekte ve bunların tam tersi bir izlenim uyandırmakta ustadırlar.
Özgüvenleri tamdır:
Her şeyde olduğu gibi kendinize güvendiğiniz zaman mücadeleyi yarı yarıya kazanmış sayılırsınız. İnsanları kandırma konusunda yeteneklerinize güvenmeniz şarttır.
Yalan konusunda deneyimlidirler:
Daha önce yalan söylemeye alışık olan insanlar korku ve suçluluk gibi duygularını örtbas etmekte ustadırlar. Oysa deneyimsiz bir insan bu duyguları davranışlarına yansıttığı için kendisini ele verir.
Doğal performans sanatçılarıdır:
Bu insanlar ani değişikliklere çok kolay uyum sağlarlar ve bunun yaparken de çevrelerini kolayca kandırırlar.
Fiziksel olarak çekicidirler:
Haklı veya haksız, güzel ve yakışıklı insanların, çirkin ve itici tiplerden daha dürüst olduğuna inanılır.
İfade yetenekleri çok gelişmiştir:
İnsanlar üzerinde iyi izlenim bırakırlar. Böylece dikkatleri farklı yöne çekerek insanların düşüncelerine tecavüz ederler.
Rol yaparlar:
İyi aktörler iyi yalan söyler; izleyicilerin yalanlarına kandığını görünce özgüvenleri artar.
Bellek çok iyidir:
Sorgucunun kulakları tutarsızlara çok açıktır. İyi bir bellek, yalancının ayrıntılar konusunda hata yapmamasını sağlar.

Bunları Biliyor Muydunuz ?

How İ Met Your Mother dizisinde,lili'nin eski erkek arkadaşı Scooter canlandıran aktör,Barney'nin gerçek hayatta gay sevgilisidir.

Bunları Biliyor Muydunuz ?

İyi yalancılar, diğer insanların yalanlarını tespit etme hususunda daha beceriklidirler.

Birinci Dünya Şavaşı Kıyafetleri Neyden Yapıldı?

Dünya savaşı yıllarında büyük bir ekonomik sıkıntıya giren devletler maliyetleri azaltmak için bir çok yeni arayış içine girmiştir. Özellikle savaş anlarında savaşa katılan bireylerin en büyük ihtiyaçlarından biri olan üniformalar ise birbirinden ilginç yöntemlerle üretilmiş ve savaş sırasında kullanılmıştır.
Pamuğun oldukça pahalı olması ve zor yetiştirilmesi Alman bilim insanlarını o dönemde hareket etmesine neden oldu. Daha kolay ve hızlı üretilebilen bitkilere yönelen bilim insanları en sonunda ısırgan otunda karar kıldı. Çok az miktarda pamuk içine ısırgan liflerinin yerleştirilmesi sonucu ortaya çıkan bu kum

aşların diğerlerine nazaran hiç bir farkı yoktu.
Herhangi bir sistem gerektirmeden üretime başladıkları ısırgan otunu ilk yıllarda 1.3 milyon kilo diğer ikinci yılda ise 2.7 milyon kilo olarak başarıyla üretebildiler. Muharebe ardından Alman askerleri üzerindeki giysileri ele geçiren İngilizler bu teknoloji karşısında hayrete düştüler ve nasıl yapıldığı konusunda büyük araştırmalar başlattılar.
Daha sonra yapılan kazı çalışmaları ve yazılı kaynaklar ısırgan otunun sadece 1. Dünya Savaşında keşfedilmiş bir bitki olmadığını daha önce Dünya üzerinde yaşayan diğer medeniyetlerinde özellikle balık yakalamak için ürettikleri ağlarda ve diğer barınaklarında bu bitkiyi kullandıkları gözlendi.
Üzerinde giyildiğinde hiç bir zararı olmayan bu bitkinin özellikle lifli bölgeleri de kaşıntı yapmayarak askerlerin rahat hareketine olanak sağlamış oldu.

Bunları Biliyor Muydunuz ?

828 metre ile Dünyanın en yüksek gökdeleni olan Burj Khalifa'dan 163. Kat manzarası

Bunları Biliyor Muydunuz ?

Günümüzde insan yaşamının % 93'ü kapalı alanlarda geçiyor.

Kediler Yüksekten Düşünce Neden Bir Şey Olmaz?

“Kedi ne kadar yüksekten düşerse hayatta kalma şansı o kadar yüksektir”
Birçok hayvanda olan, hızlı koşma yeteneği kedilerde saatte 100 km’dir. Ulaşılabilen son hız, bir vücut ağırlığının havanın direncine erişip, hızı kestiği noktadır. Hızı kesen kediler kaslarını gevşeterek paraşütle iner gibi yere konarlar. Vücut esnekliği ve kasların gevşeme süresinde yayılabilmesi kedilerde paraşüt etkisi yaratmaktadır.

Dünya tarihi

nde çok yüksek katlardan düşen ve ölmemiş kedilerle ilgili pek çok kayıt vardır. Bir kedinin 46.kattan düşüp, yaşadığı ile ilgili bir kayıt vardır. Hatta bir denemede, 244 metre yükseklikte olan bir uçaktan kedi boşluğa atılmış ve sağ salim yere inmiştir. 1987 yılında Amerika’da yayınlanan bir gazetede, New York’da çok yüksek katlardan düşen 132 adet kedi vakası incelendi. Kedilerin çok ciddi yaralanmaları olsa da %90’ı hayatta kalmıştı. İstatistiklerde yedinci kata kadar, düşülen katla orantılı olarak, yaralarında artış olduğunu gösteriyor. Yedinci katın üstünde ise, kedi başı yaralanmalar azalmıştır. Yani, kedi ne kadar yüksekten düşerse hayatta kalma şansı o kadar yüksektir. Oksijeni yettiği sürece kedi için yükseklik çok fark etmemektedir.


İnsanlarda, yüksek düşüşler 1972 yılında Vesna Vulovic’in parçalanan bir uçaktan 10.600 metreden atlayışı, 1944 yılında yanan bir uçaktan Çavuş Nicholas’ın 5.800 metreden atlayışıdır. Vulovic, iki bacağını kırmıştır, fakat onu asıl kurtaran, çarpmanın etkisini azaltan koltuk ve tuvalet kabiniydi. Çavuş Nicholas ise bir çam ağacına çarparak yavaşlamış ve bir kar birikintisine düşmüştür ve hiç yara almamıştır.

      



Asansör Düşerken Zıplamak İşe Yarar mı?

Artık çok katlı binaların vazgeçilmezleri arasında yerini alan asansörler bir çok iş merkezinde evlerimizin bulunduğu apartmanlarda günlük yüzlerce kişiyi taşımaktadır. Taşıma sırasında ortaya çıkabilecek olumsuz durumlar ise insanları tedirgin bir şekilde asansöre binmeye itmektedir. Yazılı ve görsel medyada sürekli olarak duyulan asansör kazaları bu sisteme olan güveni biraz daha azaltmıştır.
Peki bu kadar güvensiz bir sistemi koruyan ve günlerce çalışan mekaniğin arkasındaki güvenlik çemberi nasıl? Büyük ağırlıkları taşıyan bu sistemde en önemli güven kaynağımız halatlar. Yaklaşık 5-6 halatın bağlı olduğu asansörlerde her bir halatın taşıma kapasitesi tüm asansörün uyarıda belirttiği taşıma kapasitesine sahiptir. Yani kopan bir halat sonucu asansörün düşme ihtimali sıfırıdır. Geri de kalan diğer 5 halat görevini devam ettirebilir.
Diğer geri de kalan 5 halatta yine işlevini kaybederse asansörlerde bulunan

özel fren sistemi düşüşü daha zararsız hale getirmek için pistonlar yardımı ile asansörü tutmaktadır.
Peki asansör düşerken yukarı zıplamak işe yarayabilir mi? Asansör boşluğa düştüğünde binanın yüksekliğiyle orantılı bir şekilde yere çarpar. Ortalama saniyede 17 metre hızla giden asansör içindeki kişi yukarıya doğru zıpladığı anda hızı ortalama saniye de 4-5 metredir. Yani kişi yere saniyede 17 metre ile değil yaklaşık 13 metre hızla çarpmaktadır. Bu da doğabilecek hasarın önüne geçemez.

Bunları Biliyor Muydunuz ?

Kumrular asla eş değiştirmez.Bundan dolayı "kumrular gibi" benzetmesi kullanılır.

Bunları Biliyor Muydunuz ?

Pokemon'un yaratıcısı Satoshi Tajiri adındaki otistik bir Japon çocuktur.

Çay Nasıl ve Kim Tarafından Bulundu?

Çay milattan önce 2737 yılında büyük Çin İmparatoru Shen Nung tarafından bulundu. Bir o kadar ilginç olan bu buluş şu şekilde gerçekleşti. Shen Nung tarafından kaynatılan suyun içine bir kaç çay yaprağı düştü daha düşen yaprakları almaya fırsatı olmayan Nung kaynayan suyun içindeki yaprakların etrafa hoş bir koku yaydığını farketti ve çay bu şekilde bulunmuş oldu.
Shen Nung daha sonra kendisine ait olan yazılı kaynaklarda çayın harareti aldığını uykusuzluğa neden olduğu ve susuzluğu bastırdığını belirtti. Çay isminide ilk olarak bu kültürden alan dünya “Ca” kelimesinde türettikleri kelimeler ile dillerinde Çayın karşılığını sunmuş oldular.
Avrupa’ya 16. yüzyılda gelen bu içecek ilk zamanlarda bir tedavi ilacı olarak kullanıldı. Oldukça değerli olan çay balyaları o dönemde insanlar tarafından para yerine kullanıldı.

Hayvanlar Rüya Görür mü?

Hayvanlar da insanlar gibi rüya görür. Her ne kadar bilim adamları hayvanların rüya gördükleri konusunda uzun zamandır aynı görüşte olsalar da en son yapılan bir araştırma hayvanların rüyaları konusunda bize daha açıklayıcı bilgiler sunuyor.

Açıklanan rapora göre, öğrenme kabiliyeti olan tüm canlılar rüya görür. İnsanlar REM uyku evresindeyken rüya görüyorlar. Bilim adamları hayvanların da aynı insanlar gibi REM uyku evresinde rüya gördüklerini düşünüyor. Hayvanların rüyaları, genellikle o gün içerisinde yaşadıkları olayların bir tekrarı şeklinde gerçekleşiyor. REM evresinde göz bebeklerin hareketi, hırlama ve yapılan bazı hareketler hayvanların da rüya gördüklerini gösteren kanıtlar arasında. Canlıların beyin ve sinir sistemiyle ilgilenen bazı biyologlar kuşlarda dahil olmak üzere tüm memelilerin REM uyku evresini yaşadıkları için rüya gördüklerine inanıyor.

REM uyku evresindeyken beynin elektriksel fonksiyonlarını ölçen EGG cihazı sayesinde elde edilen grafik, insanlarda ve hayvanlarda aynı sonuçları gösteriyor. Bu da hayvanların rüya görme olasılığını daha da arttırıyor. Kediler üzerinde yapılan bir araştırmada kedilerin beyinlerinde durdurucu bir merkez tespit edilmiştir. Kediler üzerinde yapılan deneylerde, kedilerin beynindeki ” durdurucu merkez” tahrip edilmiştir. Bunun sonucunda da kedi rüya görürken bir anda fareyi yakalama hareketi yapmaya başlamıştır. Bu merkez, hayvanlar da olduğu gibi insanlarda da vardır ve bunun sonucunda vücut hareket etmez. İnsanların da rüya sırasında geçici felç geçiriyor olmasının nedeni budur.

Fast Food Restoranları Niçin Kırmızıdır?


Çevremizde insanlarla olan etkileşimimiz dışında, çevremizdeki nesnelerin bizim üzerimizde bir etkisi var mıdır? Büyük firmalar ve restoran zincirleri, nesnelerin ve renklerin insanlar üzerindeki etkisini araştırmak için büyük paralar ödüyorlar. Amaç? Tabi ki daha çok para kazanmak. Peki, fast food restoranlarının neden hep kırmızı mobilyalarla döşendiğini, logolarının hep neden kırmızı renk seçildiğini hiç merak ettiniz mi? Kırmızının insanlar üzerindeki etkisi nedir?

Renklerin psikolojimizi etkilediği uzun yıllardır süren bir araştırma konusu. Mesela devlet adamları ya da diplomatlar halka konuşma yapacakları zaman hep mavi tonlarında kıyafetler tercih ederler. Bunun nedeni mavi rengin güven veren bir renk olmasıdır. Fast food firmalarının ise logoları da dahil, restoranları içerisinde hep kırmızı kullanıyor olmaları bir tesadüf değildir. Çünkü kırmızı tutkunun rengi olmasının dışında iştah açıcı bir renktir. Bu nedenle çoğu gıda firması ambalajları da dahil olmak üzere, fast food restoranları hep kırmızı rengi tercih ederler.

Hiç fark ettiniz mi? Fasta food restoranlarında hiç birimiz çok uzun süre oturup, yemeğimizi yavaş ve keyifli bir şekilde yemek yemeyi tercih etmeyiz. Her ne kadar “fast food” konseptinin altında yatan şey hızlı yemek yemek olsa da, dekorasyonda kullanılan detaylar ve renkler zaten bizim fast food restoranlarında uzun süre oturmamıza izin vermez. Hızlıca yemek yiyerek  kalkmamıza neden olan şey ortamda kırmızı rengin yoğun oluşudur. Kırmızı bilinç altımıza “Çok ye ve hızlı kalk” sinyalini verir.

Bunları Biliyor Muydunuz ?

Kot sözcüğünün Türkçeye yerleşmesinin  nedeni, üreten ilk kişinin soyadından geliyor olmasıdır.Türkiye'deki ilk kot üretimini yapan, Muhteşem Kot, 1940 yılında Fransa'ya yaptığı bir gezide blucinle karşılaşır. Sağlamlığına ve dikim tarzına hayran kalan Muhteşem Kot, bu kumaşı Türkiye'de üretmeye karar verir.

Bulaşık Makinesi Niçin Yapıldı?

19. Yüzyılda ABD'li kadınların canını bulaşık yıkamak çok sıkmaya başlamıştı. Bulaşık yıkamanınkendi görevleri olmadığını düşünüyorlardı. Bu tür işlerle uğraşmak yerine daha sosyal aktivitelere zaman ayırmak istiyorlardı. Bu nedenle tuttukları temizlikçiler onların yerine bu görevleri yerine getiriyorlardı. Çok sevdikleri yemek takımlarına hizmetçilerin çok fazla özenmediklerinden şikayet ediyorlardı.
Birçok kadın bulaşık makinası yapabilmek için değişik fikirler geliştirdi. Ancak ilk Patent 1885'te Josephine G. Cochran tarafın


dan alındı. Cochran yaratıcılık konusunda rakiplerinden bir adı öndeydi, bunun nedeni buharlı gemiyi icat ettiğini ortaya süren John Fitch'in soyundan geliyor olmasıydı.
Cochran her zaman daha üstün bir yaşayış tarzı hayal etti. Bu yüzden isminin daha kolay hatırlanacak "Cochrane, Cockran" gibi şekillerde yazdığı söylenmektedir. Bulaşık makinasını üretip patentini aldığı zaman ismi Josephine G. Cochran olarak tarihe geçti..
Makinanın çalışma sistemi çok basitti. Alt kısımda yeralan iki silindir ile pompalanan Su ve sabun, makinanın içinde bulaşıkların dizildiği raflara pompalanıyordu. Daha sonra yeniden pompalanmak üzere emici silindirler bu Suyu çekiyordu. Evlerde kullanılmak üzere üretilen makinalar, yan taraflarında bulunan kol yardımı ile çalıştırılıyor. Daha büyük ihtiyaç görülen işyerlerinde ise buhar gücünden faydalanılıyordu.
Bir fuarda gazeteciler tarafından makinalarının tanıtılması üzerine daha çok tanındı. Makinanın pazarlamasınıda kendi yapan Cochran, Pazarlamanın icat etmekten daha zor olduğunu ve şimdiki aklı olsa bu işe girişmeyeceğini söyledi.

Bunları Biliyor Muydunuz ?

3500 tane akıllı telefondan yapılan Pegasus Heykeli; Londra

Bunları Biliyor Muydunuz ?

Diş fırçaladıktan sonra içilen portakal suyunun acı gelmesi, diş macununun dildeki tatlı reseptörlerini bloklamasının sonucudur.